KONUK YAZAR KÖŞESİ : Sercan Çalı’dan “Avrupa’nın İnce Hesapları / UEFA Katsayıları (UEFA Coefficients) Sistemi”

Önümüzdeki sezon Avrupa’da, hangi ülkeden, hangi takımlar, hangi kupaya, kaçıncı turdan katılacaklar ? Daha sonraki sezonlar için de tahminlerde bulunabilir miyiz ? Bu haklar nasıl elde ediliyor ? Ülke puanı nedir, nasıl artar, artsa ne olur, azalsa ne kaybederiz ? “Bizim için lig önemli değil, hedefimiz Avrupa’da başarılı olmak” diyen kulüp yöneticileri neyin, ne kadar farkındalar ?

Bu haftaki Konuk Yazarımız Sercan Çalı bizlere, Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA)’nin, kendi düzenlediği turnuvalara, üyesi olan ülkelerin futbol takımlarının katılma hak ve şartlarını belirleyen sıralama sistemini, yani “UEFA Katsayıları (UEFA Coefficients)” sistemini örneklerle anlatarak, işte bu sorulara cevap veriyor.,

Gerçekleri bilmeden hayallerin peşinden koşmanın sonu, hayal kırıklığıdır. Sercan Çalı, bu değerli yazısında, az bilenen ama önemi çok fazla olan bir konuya ışık tutarak, hayallerimizi gerçekçi temellere oturtmamıza olanak sağlıyor.

Avrupa’nın İnce Hesapları / UEFA Katsayıları (UEFA Coefficients) Sistemi

Sezonun bitişiyle birlikte Avrupa Kupaları’na da veda etmiş olduk bu senelik. Genel olarak bir göz atarsak, “çok da sürprizlerle dolu bir sezon oldu” diyemeyiz herhalde, değil mi ?

Birazdan sayacağım takımlar bu sezon liglerinin şampiyonları ve önümüzdeki sezon Şampiyonlar Ligi’nin izlenmesi gereken takımları. Hem de bu sene Avrupa’da takımları yarışacak olan ülkelerin puan sıralamasına göre.

Manchester United, Barcelona, Milan, Dortmund, Lille, Zenit, Shakhtar, Otelul Galati, Porto, Ajax, Fenerbahçe.

Evet, kalitesine yeri geldiğinde toz konduramadığımız ligimiz , 2011-12 sezonunda Avrupa Kupası’na katılacak ülke puanlarına bakıldığında 11. sırada.


Romanya’nın, Portekiz ve Hollanda’nın önünde olması, Rusya ve Ukrayna’nın ilk beşe yaklaşma çabaları, ilginç detaylar.

Şimdi biraz da şu sistemi detaylandıralım da, bu resimden ne anlayabiliriz ve neler çıkarmalıyız ona bakalım.

Öncelikle, genel olarak puan sıralamalarında, son 5 sezonun dikkate alındığını söyleyeyim. Ana mantık ise, ön eleme ve grup maçlarında alınan her puanın, ülke adı altında toplanıp takım sayısına bölünmesi. Yani elenirken kazanma şansınız yoksa, beraberliği elde etmek bile geleceğe ufak da olsa bir katkı aslında.


Bir de maçlar haricinde alınan bonus puanlar var. Şampiyonlar Ligi’nde gruplara kalmak 4 puan (bkz. Bursaspor), o gruptan çıkabilmek 5, ondan sonraki her tur da birer puan. Yani finale yürüyen Manchester United ve Barcelona, sadece bonus olarak 12’şer puan aldılar bu sene. Öte yandan, direkt olarak Avrupa Ligi’nde başlayıp kupayı alan Porto sadece 3 bonus puan alırken, Şampiyonlar Ligi’nden elenerek Avrupa Ligi’nde finale kalan Braga 7 bonus puan aldı mesela.

Kısaca söylemek istediğim şudur. Benim gözümde ligi önemsemeyip hedefi Avrupa koyan hiç bir yönetici bu işi bilmiyordur. Şampiyonlar Ligi’nde her sene gruplara direkt olarak katılmanın getireceği puanları ve finansal katkıyı geçtim, orada elde edilecek tecrübe bile, sadece bir seneliğine bir kaç tur geçmekten iyidir.

Peki bu kadar puan ne işe yarar ? Ülke puanımız artsa ne olur, azalsa ne kaybederiz ? Hemen alttaki resime bir göz gezdirin, sonra detaylandırırız.


Bu tablo, önümüzdeki sezon hangi ülkeden, hangi takımların, hangi kupaya, kaçıncı turdan katılacaklarını söylüyor.

Dikkatli olanlarınız, ülke sıralamasının, ilk resmindeki 2009-10 sezonuyla aynı olduğunu fark etmiştir.

Anlatmak istediğim tam da bu aslında. Bir sezonda oluşan sıralama, 2 yıl sonra kaç takımla Avrupa’da temsil edileceğini gösteriyor. Yani önümüzdeki sezonda müthiş işler yapsak bile, bunun ilk somut halini 2013-14 yılında göreceğiz. Tabii ki önümüzdeki yıl alacağımız puanlar 5 yıl boyunca o tabloda yer alacağı için ciddi katkı yapacak ama, sorun tam da burada başlıyor.

Şimdi, işin takım düzeyini de katarak, bu sorunu irdeleme vakti.

Ülke ve takım olarak kazandığımız puanların 5 yıl boyunca hesaplarda kullanılıyor olması, belli bir standardı sağlayamadığımız için maalesef bir dezavantaj. Örnek olarak Fenerbahçe’yi düşünürsek, 2012-13 sezonunda Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final oynadığımız yıl kazandığımız puanlar hesaptan çıkacak. Tam olarak 18,950 gibi büyük bir puan kaybı bu. Bu seneki hezimetimiz ise, 2,420 puan ile tam 5 yıl yakamızdan düşmeyecek. Alttaki resimde, son 5 yılda bu seviyelerdeki en iyi üç takımımızı göreceksiniz.


Bu sıralamadaki 4. takımımız, geçen sene Şampiyonlar Ligi’nden aldığı 4 bonus puanın da etkisiyle, Bursaspor. Sırası 135, toplam puanı da 12,010. İtalya’nın ülke olarak ortalama puanın 12,110 olduğunu düşünürsek, lig kalitesi mevzuuna girmemize gerek kalmaz sanırım.

Bu ortalama puandan kısaca bahsedeyim ki, kafalar karışmasın. Eğer bir ülkeden, son beş yılda Avrupa Kupaları’na katılmamış bir takım bu hakkı kazanırsa, kaçıncı torbadan kuraya gireceğini bu ortalama puan belirliyor.

Peki bir takımın yıl içindeki puanı nasıl hesaplanıp bu 5 senelik tablolara giriyor ?

Bursaspor örneğiyle kısaca açıklayayım. Gruplara kaldığı için 4 puan, bir beraberlik aldığı için de 1 puan kazanan Bursaspor, takım olarak 5 puanla bitiriyor. Eğer bir de galibiyet alabilse, 2 puan da oradan alacaktı ama, önümüzde yıllara diyoruz artık. Üstüne de, ülke olarak aldığımız ortalama 4,600 puanın takım sayısına bölünmüş hali olan 0,9200 ekleniyor. Böylece Bursaspor’un bu seneki Avrupa puanı 5,9200 olarak kayıtlara geçiyor. Biraz önce bahsi geçen 0,9200 puan, her sene hesaplanıp, son 5 seneki toplamları Avrupa Kupaları’na katılmamış takımlar için taban oluyor.

İtalya’nın 12,110 olan puanı, bizim için 7,010 mesela. Bu seneki 0,9200 puanımız ise, İtalyanlar için 2,3142 oluyor.

2. resimde gördüğümüz 4,600 puanımız genel sıralamamıza şöyle yansımış bu sene.


Bu tabloya baktığımızda, hatta birazdan göreceğiniz son 2 resimle birlikte baktığımız zaman, geleceği görüp yorum yapabilmemiz çok daha kolaylaşıyor. Öncelikle, bu 4,600’ün başımızı ağrıtacağı bir gerçek. Bunu kabul etmek durumundayız.

Aynı şekilde, Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final oynadığı sene aldığımız 9,750 puan da, 2 sene içinde hesapları etkilemeyecek bir nottan ibaret olacak.

Yine de tablo bu kadar karamsar değil. Çünkü bu sistem sadece bizim puanlarımızı yutmuyor. Önümüzdeki sene ciddi kan kaybedecek bir Hollanda mevcut mesela. Ya da, “bizim çeyrek final puanlarımız gitti” diye üzüldüğümüz dönemde, 11,250 gibi büyük bir kayba uğrayacak Rusya.

Peki bu kayıplar nasıl atlatılır ?

Tabii ki belirli bir standardın altına düşmeyerek.

Buyrun önümüzdeki iki sezonun sıralamaları, tabii ki oynanmamış maçların puanları eklenmemiş haliyle.


Bu yılın tablosuyla birlikte bu üç resme bakarsak, 2 yıl içinde iyi işler yapamazsak, önce Yunanistan’a, sonra da Danimarka’ya olmak üzere, en az 2 sıra kaybediyoruz.

İlk 6 ligin değişmediğini fark etmişsinizdir. Ancak 2012-13 sezonu başında Rusya, bir anda Ukrayna ve Hollanda’ya geçiliyor mesela.

Uzun lafın kısası, önümüzdeki süreç gerçekten çok önemli. Artık dilimize dolanan “şu lig kalitesini Avrupa’da da göstersek” mesela. Ya da, Rusya’dan, Ukrayna’dan takım gelince rakip olarak küçümsemek yerine, nasıl bu ülkelerin bizden daha yukarılarda olduklarını irdelesek.

Bayağı karamsar bir yazı olmuş olabilir ama, işin içine matematik ve ince hesaplar girince maalesef can sıkıyor. Öte yandan dört gözle şampiyonluğu bekleyen her taraftar, bir sonraki sezon Avrupa’yı kasıp kavurmayı ister. Aslında ise, hepimizin duymak istediği şey ortak :

http://www.youtube.com/watch?v=BgomX3qD-iA

Sercan ÇALI

Published in: on Haziran 9, 2011 at 07:28  Comments (26)  

The URI to TrackBack this entry is: https://midaskral.wordpress.com/2011/06/09/sc/trackback/

RSS feed for comments on this post.

26 YorumYorum bırakın

  1. İşte budur Sercancığım ! Tebrikler ! Sana “tembel yetenek” diyen o münasebetsiz herife, sahada yeteneklerini sergileyerek, hakettiği cevabı vermişsin. Bundan sonra sana o şekilde dil uzatmaya cüret edenler, artık karşılarında beni bulacaklardır. 🙂 Şimdi, kısa bir süre, antremanlarını havuzda ve denizde sürdürmek hakkındır. 🙂 “Kısa bir süre” diyorum, çünkü, scout’un olarak hatırlatayım ki, bundan böyle daha büyük sorumluluklar üstlenmiş bulunmaktasın. Taraftar artık senin yeteneklerini sahada eskisinden çok daha fazla görmek isteyecektir. “Marka değerini” korumak ve yükseltmek zorundasın. Allah yardımcın olsun ! 🙂

    • Keşke deniz ve havuzda sürdürebilsem be Osman Abi. Okula koştur derken küt oturttular iş başına, temmuza kadar kıpırdamak yasak 🙂 Marka değerime ultra hiper mega süper ligimizden daha iyi bakarım herhalde diye umuyorum. Ne kadar kötü olabilir ki 🙂 Yavaştan şu çalışma düzenine alışayım blogu açacağım zaten, bol bol okursun artık.

      • Yav burada açılmış ve hazır bir blog var işte. Sen blogunu açana kadar biz memnuniyetle yayınlarız senin yazılarını. 🙂

        (Bu arada, fena yakalanmışsın be Sercan ! Ben de senin kim bilir nerelerde keyif yaptığını düşünüyordum. Becerebildiklerine göre, belli ki bu “küt” işini, senin yeteneklerini gayet iyi tanıyan birileri yapmış olsa gerektir. 🙂 )

  2. Öte yandan yazıya eklemediğimi sonradan fark ettiğim bir şeyi de buradan söyleyeyim.

    Resimlerin hepsini aşağıdaki siteden kendim çektim. Vaktiniz oldukça kurcalayın derim. Baya ince iş gerçekten.

    http://kassiesa.home.xs4all.nl/bert/uefa/

  3. İbretlik,elinize sağlık 🙂

  4. Güzel yazı olmuş. Emeğinize sağlık.

  5. Sercan’cim boyle karmasik ve kimsenin dogru duzgun bilmedigi bir konu bu kadar guzel anlatilabilirdi! Kisa, oz ve onemli konulari cok guzel ozetlemisin. Bazilari gibi sayfalarca yazip konudan konuya atlamamisin yani! Eline saglik kardesim her zaman blogumuza bekleriz 🙂

    • Çamur atan açıklamalı, o “bazıları” kimler oluyor acaba ? Hani bilelim de, ona göre yani …

  6. Valla inan o kadar karmaşık 8 bilinmeyenli denklem tadında olan hesaplamalar ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi kardeş,ellerine kollarına sağlık ama bir an evvel senin blogu bekliyoruz.Bak blogsuzları almıyoruz ona göre :)) (nereye almıyonuz diye sorma daha bulamadım) 😛

    • Valla sorarım nereye almıyorsunuz diye 🙂 Aslında yazı içime de sinmedi çünkü daha net yazılabilirdi. Yani işin daha da ayrıntısı var aslında ama o zaman da çok sıkıcı olurdu ilgilenmek istemeyenler için.

  7. Cok aciklayici bi yazi aslinda bir yazi degil Ders gibi olmus Serkan arkadasimiza tesekkurlerimi sunuyorum…ve Biz hala Sampiyonlar Ligi on elemesinde elenen ustune Uefa one elemesinde elenen takimlarimizi,Sportif Direktorlerini ve Yonetimlerini ayakta alkislayalim…!! Umarim bu sene gecen seneki husrani yasatmaz takimlarimiz..4600 nedir yahu belkide son 4 senenin degil son 10 yilin en kotusu..Yuhhhhh!!

    • Sevgili Muhammet,

      Uzun suredir karsi ciktigin Aykut Kocaman konusunda sana bir cevap yazmak istiyorum. Oncelikle Aykut Hoca’yi ayakta alkislamak her futbll severin gorevidir bu sezondan sonra. Daha once ne zaman en dibi gormus bir teknik direktorun namaglup bir yari-sezon gecirip sampiyon oldugunu gordun merak ediyorum? Ayrica bir yorumunda Alex’le ilgili hic bir gelismesi yok demisin, sampiyonluktan sonra defalarca gazetelerde Alex’in verimli kosunun 90metreden 200metreye ciktigini ve bunu nasil basardigi yazildi. Hic bir katkisi yoksa neden o zaman Alex en iyi performansini 7 sezonda bir tek Aykut Hoca altinda kazandi? Takimda sorunlu ve gecimsiz oyuncular nasil birden bire takim butunlugune katilmaya karar verdiler? Takimin basina gecti puanlar gitti yuh size bu adam alkislanirmi demek kolay, zaten basarisizligi gormeyi cok seviyoruz maksat elestirmek. Yerli ve alt yapi oyunculari senelerdir ilk defa bir sansimiz var diye oynuyorlar artik, yerli ve yabanci oyuncular arasinda bir butunluk olustu. Hepsinden otesi ligdeki takimlar ayni yoldan devam etmeyi secti artik. Bu noktaya gelebilmek icin birak on elemelerden bir kere elenmeyi 10 kere elenmeyi tercih ederim. Ulke puanlari nasil olsa duzelecektir yeterki sabrimiz olsun.

    • Şöyle bir cevap da ben vereyim Aykut Hoca kısmına. Aykut Hoca ligde ne kadar muazzam bir iş yaptıysa, sezon başında Avrupa’dan elenmemiz de o kadar kötüydü. Ama Aykut Hoca gitse istikrar bozulurdu başarısızlık olurdu vs muhabbetine girmek istemiyorum. Tahmin bile edemeyeceğimiz ihtimaller üstüne konuşmak saçma olur çünkü.

      Aykut Kocaman Türkiye Kupası’ndan elendiği bir devre arasından sonra sadece Bursaspor maçında puan kaybeden bir ekibin teknik direktörü. Zaten tam da bu yüzden “Kocaman umutlarımızın sahibisin.” diye pankart açılmıştı. Çizdiği tablo gerçekten umut dolu, ancak Avrupa’nın en büyüklerine karşı göstereceği performans benim fikirlerimi netleştirir. Elindeki kadroyu hem teknik ve fiziksel, hem de psikolojik olarak Şampiyonlar Ligi’ne ne kadar hazırlayacak, sezon sonuna doğru yakalanan takım havası ne kadar katkı verecek göreceğiz.

      Yani, Avrupa’daki sonuçlarını alkışlayan bir tane Fenerbahçeli taraftar bulamazsın zaten. Bizim alkışladığımız, sevindiğimiz olay büyük bir çoğunluğun ümidi ve daha da önemlisi beklentisi yokken sadece 2 puan kaybıyla şampiyonluğa uzanması.

  8. Bu arada yazmayi unutmusuz, Sercan’in Twitter hesabi: http://twitter.com/#!/Lt5urge

  9. Sevgili Cem…Aykut Kocamani ayakta alkislamak benim gorevim degil sizin goreviniz,ne zaman Aykut Kocaman F,Bahcesi Sampiyonlar Liginde guruptan cikar o zaman alkislarim bende..17 macin 16 sini kazanan bir takim gormedim,bu istatislige gore F.Bahce,Barcelonadan iyi bir takim olmali eger hakliysan,onumuzdeki sezon F.Bahce ile Barcelona Sampiyonlar ligi finalini oynarlar,bekleyip gorecegiz..??Alexe gelince..neden ilkyari Alex yerlerdeydi hic bunu dusundun mu? Aykut kocamana gore Alexli F.Bahce o kadar da basarili degildi sezon basinda boyle konusmuyor muydu?daha macin ilk yarisinda Alexi oyundan alan hoca 2 nci yariyla beraber Alexi 90 dakika oyunda tuttu neydi degisen Alexte,200 metre kosmasi mi? Hayir Alexsiz olmaycagini anladi veya birileri anlatti Aykut Kocamana..neyse yazdigin cevaba sevindim..tekrar soyluyorum A.Kocaman asla F.Bahce klasinda bir Sportif Direktor!!!degil..bekleyip gorecegiz.

    • Asla asla deme Muhammet 😉 Taraftarın Aykut Hoca’nın arkasında durmasının tek sebebi kulüple birlikte onun da kariyer olarak büyüyecek olmasına duyulan inanç. Ben de inanıyorum hatta.

      Alex mevzusuna bir de şu açıdan bak. Takım sezon başında tam kadro kamp yapamadı. Aykut Hoca bir türlü farklı sister ve oyun anlayışlarını kafasındaki ilk 11 ve alternatifleriyle görebilme şansına sahip olmadı. Zaten tam da o dönemlerde hep Aykut Hoca’nın yaptıkları sorgulandı. Ama aslında o bölüm bence bir learning curvedü ve geçtikten sonra takım ayaklanmaya başladı. Aykut Hoca’nın da sezon başında tamamen Alexsiz bir oyun oynamayı kafasında kurduğunu sanmıyorum. Daha çok Alex bıraktıktan ya da fiziksel olarak düşmeye başladıktan sonra neler yapabiliriz onları planlıyordu bence.

      Bu seneki ilk hedefin gruptan çıkmak olması lazım zaten. Kuralar belli değil ama zor olacak bence. Bir şekilde gruptan çıkalım da, önümüzdeki senelerin planını sonra yaparız.

  10. guzel bır analız olmus..tebrıkler..bence yerı geldıgınde berbaberlıge oynamayı da bılmelıyız..bır de lıgde bazı buyuk takımlarımız mutlaka avruka kupasına katılmalı..mesela bu yıl gs katılsaydı daha fazla puan toplayabılırdı..
    en onemlısı de avrupa maclarında rakıp takımı destekleyen ulkemın vatandasları oldugu surece basarılı olamayız..

    • İşte tam da buna benzer şekilde düşünmemiz gerekiyor. Geçen sene Bursaspor’un şampiyonluğuna üzülme nedenim de buydu zaten. Şampiyonlar Ligi’ne direk katılan takımımız o veya bu şekilde gruptan çıkmalı, en kötü ihtimalle Avrupa Ligi’ne kalıp çeyrek final yapmalı. Gerçi Bursaspor o grupta bile beklentilerimin altında kaldı ya neyse.

      Bu seneki ligde takımlar daha derli toplu gözüktüler gerçi. Umarım bu performanslarının üstüne koyarak Avrupa’da da iş yaparlar.

      Rakip takım destekleme mevzusu için bir şey diyemem. Ben önce Türkiye’nin o sıralamada yukarı çıkmasını isterim. Şu anda da bu katkıyı sağlayabilecek ilk takım Fenerbahçe olduğu için de kendi takımımla gurur duyarım. Ama başka bir takım olsaydı da Avrupa’da saçma sapan puanlar kaybetmesine üzülürdüm. Kazanmasına sevinir miydim onu bilmiyorum da mesela Galatasaray’ın Avrupa Ligi’nden elendiği maç üzülmüştüm yani. Herhangi bir Türk takımı öyle oynayıp o şekilde elenmemeli.

  11. Sevgili Sercan,

    Harika bir yazi yazmissin. Cok önemli bilgiler içeriyor cidden. Bir çok kisinin bilmediklerini, merak ettiklerini dökmüssün… Saheser degerinde olmus bence 🙂

    Ellerine saglik…

    Devamini bekliyorum 🙂

    • Teşekkür ederim Rıdvan. Senin kalecilik hatıraların kadar ilgi çekici olmasa da yazdım bir şeyler 🙂 Bir çok kişinin merak etmesi iyi de, bir kere bakıp ne kadar ince iş olduğunu görünce bir daha umursamayan bir sürü insan oluyor 🙂

  12. Sevgili Cem ve Sevgili Sercan…:)…….Alinti;“Hepsinden otesi ligdeki takimlar ayni yoldan devam etmeyi secti artik. Bu noktaya gelebilmek icin birak on elemelerden bir kere elenmeyi 10 kere elenmeyi tercih ederim. Ulke puanlari nasil olsa duzelecektir yeterki sabrimiz olsun.” Bu sozlerden anladigim kadariyla Aykut Kocaman Turk futbolunda devrim yapmis da Bizim haberimiz yok..hangi noktaya geldik,bak Milli Takim cirpiniyor..!!Devrim diye FenerBahcenin Gokayi oynatmasinidan bahsediyorsan,Gokayin Sezon boyunca kac dakika oynadigina bakiniz,Sagbek Okani Fenerbahcenin sattigini unutmayiniz..FenerBahcenin hala Alex ve Luganoyla goller attigini unutmayiniz.Turk Futbolunda devrimi zamaninda M.Denizli ve Fatih Terim yapmistir lutfen onlara haksizlik etmeyiniz.. Not:F,Bahcenin Sportif Direktoru Aykut Kocamansa bunun sebebinin Ali Sen-Aziz Yildirim rekabetinin etkili oldugunu unutmayiniz..!!! Bir hafta sonra Milli mac varken G.Gonulu 15 dakika sakat sakat oyunda tutan bir Sportif Direktoru ovmemi beklemeyiniz..

    • Kusura bakmayın, dayanamayıp aranıza girdim dostlar. Övmek de, yermek de hak. Kusursuzluk da Allah’a mahsustur denir. Ama bir yandan yerli teknik direktörleri savunan senin gibi birinin, takımını büyük bir kaostan çıkartarak şampiyon yapabilmiş bir beyefendi teknik direktörü bu denli yerden yere vurmaya çalışman da anlaşılır gibi değil yani Muhammetciğim. Sanki adam takımını şampiyon yaptığı için suç işlemiş gibi davranıyorsun. Niyet “dövmek” olduktan sonra da, bir bahane bulunur elbet, Gökhan gibi, Okan gibi, Lugano’nun gol atması gibi. Oysa, bazı kulüp yöneticilerinin yaptığı gibi, baştan önlerine blog koymak yerine, Ertuğrul Sağlam gibi, Rıza Çalımbay gibi, Tayfur Havutçu gibi, Aykut Kocaman gibi düzgün özdeğerlerimizin başarılı olmalarını dilememiz gerekmez mi ? Aykut Kocaman’ın hiç mi övülecek bir yanı yok da, hep dövmekten gidiyorsun Muhammetciğim !? 🙂

      • Türk Futbolunda devrimi Mustafa Denizli ve Fatih Terim yaptı demek onlardan önce bu devrimin oluşması için herşeyi yapmış gerek taktik gerekse maddi koşulları zorlamış olan Jupp Derwall ve Sepp Piontek’e haksızlık olur diye düşünüyorum. Gökhan Gönülün sakat oynatılmasına gelince, son haftaya kadar puan puana giden bir şampiyonluk yarışında Teknik adam sahadaki futbolcusuna elbette güvenir. Maç esnasında Gökhan sakatlandığı pozisyondan sonra eli ile kenara devam edeceğini belirtti ve o nedenle devam etti, geçen 15 dk sonunda ise değişmek istediğini söyledi ve değişti. Durum tamamen futbolcunun kendi kararı iken kalkıp hocayı suçlamak biraz haksızlık gibi.

  13. Çok özel ve önemli bir konuda yazılmış, son derece detaylı ve açıklayıcı bir yazı. Açıkçası bugune kadar okuduğum puan hesaplama rehberlerinin hepsinden iyi. Tebrikler


Yorum bırakın